İş görüşmelerine gideriz... Aşk görüşmelerine... Bazen kabul görürüz bazen red. Hayat! Nedir bu kadar önemli kılan karşımızdakinin sözlerini? Niye bu büyüklenme karşısında küçücük kalışımız? Ve bizi kabul etmeyene karşı bu derin öfke neden? Onun seçimleri mi belirliyor geleceğimizi? Bu kadar mı aciz ve çaresiziz? Öyle miyiz sahiden?
Adı lazım olmayan ama istisnasız hepimizin gayet iyi bildiği bir markaya görüşmeye giden ve firma sahibinin küstahlığı karşısında terbiyesini bozmadan adama ağzının payını veren dostumla gurur duyuyorum. ( seni her zaman sevdiğimin on katı daha fazla seviyorum. Sen kendini sevdikçe, ben seni daha çok seviyorum:)) Hala istediği gibi bir işi yok ama çaresizlikten, tatminsizlikten çıldırmış ve zapdedemediği öfkesiyle tükürükler saçan o adamın odasından azalmadan ve çoğalmadan çıkabilmiş... Belli ki o amca çok mutsuz. Genç yaşta edindiği servet kıyafetlerinden kalbine sızamamış... Keşke bunu özel hayatında da yapsa; zengin olsa... Keşke orada da gücünü fark etse. Etsen, etsem, etsek!
Hayat hızla akıyor. İsteyen oyuna katılıyor, istemeyen izleyici koltuğuna sımsıkı yapışıp bize bakıyor. İmreniyorlar, kıskanıyorlar, düştüğümüzde sevinçten çıldırıp, mutlu olduğumuzda tırnaklarını yiyorlar! Umurumda mı? Bazen bozuluyorum ama yine de oyunda olanlardan kısmına katılmayı tercih ediyorum. Kaybetmeyi göze almadan kazanamayacağını çok erken yaşlarda keşfedenlerle aynı sahnede kalmayı seviyorum. Sendelediğim zaman "cesaretin mi bitti al benden azıcık " diyen ev arkadaşımı, uzak diyarlardaki dostlarımı, mahalle tayfamı ve ailemi tek geçiyorum:))
İş ve aşk hayatında sayısız kez kabul ve red gören hikayelerde zaman zaman dinleyici ve zaman zaman kahraman olmayı başarmış biri olarak hiç bir duruma ve şahsa lüzumundan fazla değer yüklememek gerektiğini iyice anladım. Hayatının son çeyreğine girip hala bunu anlayamamış insanlara çok acıyorum. Sonra dedemin lafı geliyor aklıma: " Allahın acımadığına acıma!"
*TUTKU, J.W.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder