Tanıdığım en güzel Lilith'e, hayatımdaki Hera ve Metis'lere ithaf edilmiştir...
Facebook semalarında dolaşan testlerden içine sıkıntı gelen muhteremlere sonunda ben de katıldım galiba. Hangi renksiniz, hangi şehirsiniz, hangi tarihi karaktersiniz gibi sorulara, hangi mitolojik kahramansınız da eklenince bende kayış koptu! Kayış koptu der oğlan çocukları değil mi?:)
Bu son testi yapmadım. Hangi şehirsiniz sorusunun sonucu Arjantin çıkınca, hikaye bana uymuyor diyerek oyundan çekildim. Üstelik ben hangi mitolojik kahraman olduğumu gayet iyi biliyorum: dışım Hera, içim Metis ( nam-ı diğer Athena'nın annesi ) benim!
Neden Fortuna adını kullanırken, kendimi Fortuna olarak tanımlamak istemediğim ise bambaşka bir konu. Fortuna, benim yazarken büründüğüm karakter. Çünkü, şans ve kader üzerine sihirler saçmayı seven bir tanrıça o. Kelimeler de sihirli olduğuna göre... Üstelik İsis kültünün ve hatta Thyke'nin Roma'ya uzanan büyüsüdür Fortunata.... Elindeki dümen ve bereket boynuzuyla (cornucopia) hem denizcilerin, hem de tüccarların tanrıçasıdır.
Ama Hera... Bütün mitlerde sadece ve sadece kıskançlığı üzerinde durulan Hera'nın, ciddi şekilde harcandığını düşünüyorum. İster mitolojik kahraman olsun, ister canlı kanlı bir insan, birinin en belirgin özelliğine takılıp kalırsanız ve baktığınız yerden yorumlamakta ısrar ederseniz, onu oluşturan pek çok önemli ayrıntıyı atlamış olursunuz. Bana kalırsa Hera, Zeus'un karalama kampanyası ve arsızlığı yüzünden asla hakkı olan değeri, sevgiyi görmemiş bir tanrıçadır. Onu hırçınlaştıran, uğradığı haksızlığa boyun eğdiren verdiği sözdür.. Sözü Hera'nın esaretidir...
Olimpos hikayelerine bakarsanız, onu daima öfke ve histeri krizleri içinde kıvranırken ya da en iyi ihtimalle etrikalar denizinde yelken açmış, rüzgarı orsalamış giderken görürsünüz. Daima hırçın, daima buyurgan bir ifadeyle tasvir edilir fresklerde, kırmızı ve siyah figürlü vazolarda... Oysa nihayetinde evini, kocasını ve sahip olduklarını yitirmemeye çalışan bir kadındır Hera. Üstelik cebren ve hileyle sahip olmuştur Zeus ona! Bütün bunlara rağmen Hera, biraz - ki bence çok düşünmeliydi!!- düşündükten sonra onunla evlenmeyi kabul etmiş ve İda Dağı'nda* yapılan kutsal bir törenle** karısı olmuştur.
Kimse Hera'nın acısını ve yükünü düşünmez.. Efsaneler onun felaketini görmezden gelir, çünkü bir kadını, tanrıça bile olsa yargılamak daha kolaydır. Toplumlar öteden beri erkeği yüceltir ve gözetir. Hera da bu klasik oyuna kurban giden nicelerinden farklı değildir. Kadınlar güçlerini ana tanrıça kültünün sona erişiyle kaybederler.... Aslında Lilith cenneti bırakıp, kapıyı vurup çıkınca olmuştur ya bu, neyse... Blogda pornografik hikayeler anlatmayacağım!
Düşünsenize, erkek kardeşiniz tarafından hileyle kandırılıp, ırzına geçilmiş bir kadınsınız. Üstelik karısı olmayı kabul ettiğiniz adam Zamanın*** oğlu ve baş tanrı; Zeus!
İşin ilginç tarafı, yani benim Metis yanımın anlayamadığı hikaye; kadınlara olan düşkünlüğü ve Hera'ya karşı bitip tükenmeyen ihanetlerine rağmen, Zeus daima onun sevdiği tek erkek olarak kalır. Ama nasıl? Çünkü Hera için Zeus'la evli olmak kutsaldır. Tanrıların ve ölümlülerin önünde kutsal evlilik bağıyla söz vermişlerdir... Oysa "verilen sözlerden" kurulan darağacında sallanan sadece Hera olmuştur... Pek çok kadın gibi...
Bütün bunları Olimpos'da bırakıp, İstanbul'a ve yaşadığımız yüzyıla dönersek etrafımızda sayamayacağımız kadar çok Hera olmadığını kim söyleyebilir? Ne yazık ki yalnız değiliz... Dinlediğim onlarca kadın hikayesinin bu en temel ve en bilindik efsaneden hiç bir farkı yok! Sadece ihanetin binbir şekli var; duygusal, zihinsel, bedensel.... Fakat aralarında en fecisi kendine ihanettir ki , Zeus bunu yapar! Belki de bu yüzden Hera onu daima affetmişti.. Kimbilir? Tanrıların işine karışılmaz. Zaten evli çiftlerin arasına da girilmez, fevkalade günahtır:))
Bütün bunları Olimpos'da bırakıp, İstanbul'a ve yaşadığımız yüzyıla dönersek etrafımızda sayamayacağımız kadar çok Hera olmadığını kim söyleyebilir? Ne yazık ki yalnız değiliz... Dinlediğim onlarca kadın hikayesinin bu en temel ve en bilindik efsaneden hiç bir farkı yok! Sadece ihanetin binbir şekli var; duygusal, zihinsel, bedensel.... Fakat aralarında en fecisi kendine ihanettir ki , Zeus bunu yapar! Belki de bu yüzden Hera onu daima affetmişti.. Kimbilir? Tanrıların işine karışılmaz. Zaten evli çiftlerin arasına da girilmez, fevkalade günahtır:))
Metis'e gelince.. O, aslında Zeus 'un ilk karısıdır... Tıpkı Lilith'in, Adam'ın ilk karısı olduğu gibi. Ve tıpkı Lilith gibi onun da kocasıyla kan bağı yoktur. Oysa her iki mit de açıkca işaret eder ki, erkekler kendilerine koşulsuz itaat edecek kadınların varlığına ihtiyaç duyarlar. Doğru dürüst davranmak o kadar zahmetli gelir ki, her koşulda yanında kalacak bir kadındır makul olanı. Acaba annesini mi ister bir anlamda? Bilemiyoruz...
Hera örneğine dönersek, onun bütün bu aldatma hikayelerine rağmen kaçmadığını ama Zeus'a ve ona yaklaşan tüm kadınlara azap olduğunu görüyoruz. Hera'nın seçimi, besbelli kendisi olmamıştır...
Neyse, Metis'in varlığı fazla gelince baş tanrıya, aşk meşk tası tarağı toplayıp gitti ve zavallı tanrıça bir diğer karalama kampanyasına kurban edilip, unutturuldu! Oysa başlangıçta Zeus, Metis 'e hayrandı. Onun öngörü yeteneği, parlak zekası, yolunu şaşırmamaktaki ustalığı tanrıyı büyülemişti. Fakat zamanla Metis ona yetmedi. Yetemezdi!
Dışında kalan ve yenişemediği güç, erkekliği üzerinde baskı yarattı. Zeus, kendisi Metis olmak istedi. Böylece hani şu sevdiği kadını yiyen adamlarla dolu hikayelerin ilki yaşandı Olimpos'ta!
Ey blogumu okuyan erkekler, aranızda hiç üzerinde hakimiyet kuramadığı için bir kadını harcayan olmadı mı? "Ah ulen biraz daha evcil olaydı yemezdim" diye pişman olduğunuz ve fakat kusamadığınız bir hatun kişi yok mu? İnanmam!
Sonuç olarak Zeus, Metis'i yutar. Üstelik o sırada Metis, Athena'ya hamiledir! Egosu tavan yapmış, tanrıdan ziyade bir ölümlü gibi davranan Zeus, her şeye sahip olmak ister. Çünkü doyumsuzdur, koşulsuz hakimiyet arzusunun esareti altındadır!
Zeus'un sevdiği tek kadın kuşkusuz Athena'dır. Athena ona bilge karısının armağanıdır. Biricik sevgili kızı... Zeus, aşık olmayı bilmeyen, duyguları tatmin edilemez bir tanrı/adamdır. Serseri mayın gibi, gördüğü her kadınla yatma isteği ise tamamen hastalıklı egosunun ürünüdür. Aranızdaki "ZeusLAR" susma haklarını kullanabilirler. Ben de Zeus olsam susardım doğrusu!
Şimdi bütün bu anlattıklarımı okuduktan sonra en az on tane Zeus sayamaz mısınız sizin mahalleden? Tamam canım, siz hariç! Peki ya Metis? Ne kadar azlar... Benim tanıdığım üç tane var sadece. Onlara da sıkı sıkı saklanmalarını öneriyorum daima.
Nihayetinde erkekler Metis'i ister, Hera ile evlenirler. Fakat ne trajiktir ki, hayatları boyunca iki kadını da aldatırlar!
Buradan bir anlam çıkacağını ummayın, sadece anlattım:))
*Anadolu'daki midir belli değil, Girit adasındaki de olabilir..
**Hieros Gamos: Kutsal Evlilik Töreni.
***Kronos
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder