Denizi görüyorum. Denize değen sarmaşığı ve üzerindeki uğur böceğini sevgiyle seyrediyorum. Zihnimdeki sayfada sarmaşığa ve uğur böceğine gülen birer surat çiziyorum. Üçümüz birlikte ayaklarımızı suya sokuyoruz. Delilik denizinde ilk günbatımı.... Üşüyoruz.
Üşütüyoruz!
Çok deli tanımadım, ama sınırda kalmış ve ne ileri, ne de geri gidemeyen pek çok insanla tanıştım. Çoğu öldüler. Hayatta kalanların bir kısmı alkolik, bir kısmı kendinden firar... Çoğu gerçeğini kaybetti. Delirmemek için direnmek bazen can acıtacak kadar anlamsızlaştırabiliyormuş hayatı....
Delirmenin anlamlı olduğu hayatlar gördüm ben...
Uyumluların ve boyun eğenlerin dünyasında kalıp, içindeki "deliyi" ses geçirmez bir odaya bağlayan kadınlar tanıyorum... Bir kez bile "benim yolum nedir?" diye sormadan usul usul çile dolduran kadınlar... Ben konuştukça içlerindeki delinin zapdedilemeyeceğinden korkup, beni yok etmeye kalkan kadınlar... *
Ben hala deli değilim. Bitmemiş bir ömürde "deli değilim" diyerek kesip atmanın pek manalı olmadığının da farkındayım. Elbette delirmeyeceğimin garantisi yok. Yine de, üç beş parça kıyafeti ve bir sarmaşığı kolumun altına sıkıştırıp çıkıyorsam güvenli sulardan, acaba neyim?
Zararın bir yerinden dönenim ben!
Elvan "muhasebe", "cesaret" ve "korkular" hakkında atıp tutuyordu, şimdi sarmaşığa sardı diyeceksiniz ama durum hiç öyle değil. Bu sarmaşık iki aydır benimle yaşıyor. Yeni yılda geldi. Bir gün sokakta yürürken usulca ayakkabıma değdi. Aldım. Eve getirip bir çay bardağına koydum. Yaşadı! Minicik zayıf bir kök verdi. Tam elime aldım, kök koptu! Bir kez daha suya koydum. İçimden "ha gayret " dedim. Sapanca'da ağaçların gövdesine sımsıkı sarılıp gökyüzüne ulaşmaya çalışan sarmaşıklar görmüştüm. Ne kadar azimli olabileceklerini biliyordum... Bir kez yapmıştı, yine yapabilirdi. Yaptı; sarmaşık ikinci kez kök verdi! Bu çabasının karşılığında ben de ona tazelediği umudumun karşılığı olarak, teneke mısır kutusu içinde bir avuç toprak hediye ettim.
Narin kökünü toprağın koruyuculuğuna sakladığından bu yana nasıl boylandı inanamazsınız. Bir de uğur böceği geldi yanına. Çok tatlılar beraber:)) İki gündür** üçümüz birlikteyiz yeni yuvamızda. Nihayet özümüzü/kökümüzü koruma altına aldık Külkedisi'nin malikanesinde. Bize ihtiyacımızdan fazla su veren yok etrafta, varlığımız yok sayılmıyor ve kimse ışığımıza müdahale etmiyor....
Sakiniz.
Kimseye anlatmadık, kimse sormadı nereye diye. Alınmadık, kırılmadık. İncinmedik... Kendine bile ilgi göstermeyenlerden ilgi beklemek niyeydi ki? Sevmeye devam ettik:) Zaman onları kendi doğrularına götürecekti nasılsa...
Şimdi, son durakta olmadığımızı biliyoruz ve buna rağmen huzurluyuz. Yola çıkanların hafifliği var uykularımızda. Bütün istediğimiz sarılacak bir ağaç bulmak. Bir inanca, bir pojeye, bir hayale ihtiyacımız var. O güne dek, ben sırt çantamla, sarmaşık ise teneke kutuyla idare edeceğiz.
Onu bu birlikte yaptığımız başlangıcın anısına yolun sonundaki evimize dikeceğim. Uğur böceğini bilemem... O daha çok baharı beklerken bizimle karşılaşmış gibi. Ama kimbilir kim hancı, kim yolcu???
*aslında beni sevip, kendini sevemeyen bir kadın...
**bugün 12 Mart Perşembe oldu ve hala beraberiz:)
2 yorum:
1- normalim ben(diil mi? deli diilim ben)
2- alkolik hiç diilim ama alkolü seviyorum, ayırt etmiyorum hiçbirinin gönlü kalmasın diye
3- bu yazı benim hakkımda diil ki? yo yo diil işte
sarmaşığınla beraber üşütme denizinde çok eğlenceksiniz =)
Canım Kali, cicim Kali,
sen delisin, ben deliyim, Külkedisi deli! Yazı da hepimiz hakkında:)))Kaçma!!! Eğleneceksek hep beraber eğlenelim.
Önemli not: tekilayı saklıyorum dönüşüne:))
Yorum Gönder