17 Mart 2009 Salı

Taciz.

Aylar önce çocuk tacizi konusunda bir kaç yazı yazmıştım. Hatta bir tanesi tamamen gerçek olup, tanıdığım bir adama aitti. İnanılmaz canımı yakmıştı hikayesi... Haftalarca nefret ettim kendimden ona yardım edemediğim, edemeyeceğim için... Bugün iş çıkışı, "yeni" bir arkadaşımla kahve içmek üzere buluştuğumda konunun tekrar oraya geleceğini düşünmemiştim. Ama gördüm ki tacize uğramanın ne yaşı ne de şekli şemali var.

Neyse ki onun anlattığı hikayede fazla bir karmaşa yoktu. Kadının biri, hoş bulduğu bir adama kur yapmakla asılmak arasında bocalamış, karşı taraftan olumlu sinyal alamayınca da öfkeye kapılmış. Arkadaşım, uzun yıllar güzel vatanımızdan ayrı kaldığı için, Türk kadınının reddedilme karşısındaki öfkesine ve denge kaybına afallamış anlayacağınız:)

Ben de ona kendi taciz hikayemi anlattım. Ama sadece bir tanesini... Kendime bile itiraf edemediğim diğerini bu geceye sakladım...

Birinci hikayede benden on yaş büyük, inanılmaz güzel bir kadın tarafından kapana kısılmıştım ve namusumu zor kurtardım! Uzun zaman önceydi; üzerimdeki elbisenin askısını düzeltmek için bana dokunduğu an, ne kadar irkildiğimi dün gibi anımsıyorum. Elini omuzumda hissetmek kanın beynime sıçramasına fazlasıyla yetmişti.

İkincisinde ise peşime düşen bir hayalet geleceğimi taciz ediyordu ve onu korkunç kabuslarla söküp atmak zorunda kaldım ruhumdan! Bazı geceler hala ince ince tozlar yağar ondan bana doğru...
Duygusal savaşlar inanılmaz hasar yaratır kalplerimizde. Bazen yakıp yıkan oluruz, bazen de yıkıntının altında kalan. Her ne tarafta olursam olayım hep canımın yandığını hissederim. Bir parçam yakıp yıkarken, diğeri yıkıntıda kaybettiği kolunu arar uykularında...
Bu hikayede de aynı hissi yaşadım. Geleceğime musallat olan hayaleti, iç denizimde patlayan bir petrol tankeri gibi algıladım. Durup durup alevlenen binlerce patlamadan sonra, saldırılar sona erdiğinde, yavaş yavaş etrafa saçılan hayat kırıntılarını toparlamaya başladım. Tacizin en kötüsüne maruz kalmanın tramvası hala içimi sarsarken, zar zor ayağa kalkmayı başardım. İçim zayıf düşmüştü yaşadıklarına, bunu çok iyi anladım.

Tacizcinin* suçunu hafifletmekten vazgeçtim. Onu kendi yıkıntısının altında bırakıp, üstümü başımı silkeledim. İç denizim yeniden canlandı, berraklaştı. Sular ısınmaya, deniz kuşları yeniden kanat çırpmaya başladı maviliğimde. Kırgınlığım ve suçluluk duygumla kilitlenen kalp çakram aniden açıldı; bunu hissettim. Dinlediğim hikaye, anımsadıklarım ve atlattıklarım geride kalmıştı artık. Bahar geliyordu.
Bir sonraki randevuya kadar elveda kötü hikayeler!

"İyileşme bazen dışarıdan içeriye doğru olur" der hocam. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Bedenim sağlığına kavuştukça, kalbim de iyileşiyor. Yeniden bende atıyor! Yıllar sonra ilk kez baharı kalbimle karşılıyorum. Winterson üstadımızın dediği gibi "onu satmayacağım, sadece zaman zaman kiralayacağım. Böylece ne zaman istersem geri alabileceğim, without asking ..."**





*Oysa ne senaryolar yazmıştım onun iyi kalbi ve sadakati üzerine:))


**Written on the body, J. Winterson

Hiç yorum yok: