Sonunda merak üste çıkmış ve kral atını durdurup adama sormuş: "neden gidip uyumuyorsun ? "
Kral her gün durmayı adet haline getirmiş. çünkü adam yakışıklıymış ve söylediği şey kralı saatlerce düşündürürmüş. kral adama o kadar bağlanmış o kadar ilgi duymuş ki adamın gerçekten bir aziz olduğunu düşünmeye başlamış. çünkü farkındalık, sevgi, huzur, sessizlik, meditasyon, aydınlanma, koruduğu hazineler bunlarmış, uyuyamıyormuş, uyuma riskini göze alamıyormuş. bunu yalnızca dilenciler göze alabilir.
Hikaye merakla başlamış, ama yavaş, yavaş kral adama saygı duymaya, onu spiritüel bir rehber olarak şereflendirmeye başlamış. Bir gün sonra şöyle demiş " benimle saraya gelmezsin biliyorum ama ben gece gündüz seni düşünüyorum. aklıma defalarca geliyorsun, sarayıma konuk olman çok hoşuma giderdi. "
Kral adamın kabul etmeyeceğini düşünüyormuş - azizlerin dünyadan vazgeçtikleri gibi eski bir fikre sahipmiş - ama genç adama demiş ki, " eğer beni o kadar özlüyorsan neden daha önce söylemedin ? bir at daha getir seninle gelirim "
kral şüphelenmiş " bu nasıl aziz ne kadar kolay ikna oldu " ama artık çok geç olmuşmuş, çünkü onu davet etmiş. ona saraydaki nadir konuklar için imparatorlar için ayrılmış en iyi odayı vermiş. ve adamın bunu reddedeceğini " ben bir azizim böyle bir lüks içinde yaşayamam " diyeceğini düşünüyormuş. Ama adam böyle bir şey dememiş " çok güzel " demiş.
Kral bütün gece uyuyamamış. " bu adam beni kandırdı gibi görünüyor o aziz falan değil " diye düşünmüş. iki üç kez pencereden dışarı bakmış. aziz uyuyormuş. ve daha önce hiç uyumamış, ağacın altında duruyormuş. artık korumuyormuş. kral " aldatıldım bu gerçek bir sahtekar " diye düşünmüş.
Adam ikinci gün kralla yemek yemiş -hepsi lezzetli yiyeceklermiş, sadelik yokmuş - ve yemeğin tadını çıkarmış. kral ona imparatorlara layık giysiler sunmuş ve adam giysilere bayılmış. Kral düşünmüş " bu adamdan nasıl kurtulabilirim ? " yedi gün sonra bıkmış " bu adam tam bir şarlatan, beni kandırdı " diye düşünmüş.
Kral demiş ki " tamam, sorum şu: seninle aramızdaki fark ne ? sen bir imparator gibi yaşıyorsun, ama bir azizdin. artık bir aziz değilsin. "
Adam " atlar hazır mı ? " demiş. dışarı çıkmışlar ve kral defalarca sormuş. " ne kadar uzağa gidiyoruz ? yanıt verebilirsin ! "
Sonunda imparatorluğunun sınırı olan ırmağa ulaşmışlar. kral demiş ki " artık benim sınırıma geldik, diğer taraf bir başkasının krallığı, burası yanıt vermek için iyi bir yer. "
Kral pişman olmuş. yabancının ayaklarına dokunmuş ve demiş ki " beni affet, senin hakkında yanlış şeyler düşünüyordum. sen gerçekten büyük bir azizsin. Ama gitme, beni böyle bırakma, aksi halde bu yara tüm yaşamım boyunca canımı yakacak. "
Yabancı demiş ki " benim için güçlük yok. seninle dönebilirim. ama senin tetikte olmanı istiyorum. saraya ulaştığımız an soru yine aklına gelecek. bu yüzden böylesi daha iyi, - bırak gideyim. "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder