Uzak ülkenin birinde saçları
kınalı, elleri boyalı ve yüreği yamalı bir kız yaşardı. Bütün istediği yalansız
bir hayattı. Ve birgün uyandı. Uzak ülkeyi terk etmeye karar verdi.
Başladı dağ tepe demeden
yürümeye. Gitti gitti yoruldu. Durdu dinlendi sıkıldı. Acıktı ağladı. Uyudu,
rüyalarında yalvardı. Tüm isteği
yalansız bir hayattı.
Birgün yolu sakin bir adaya
düştü. Adanın sakin olmayan tek noktasında eski bir yanardağ vardı. Kız dağa
yaklaştı, dağ kıza. Aramaktan iyice yorgun düşen kız, dağın eteğinde derin bir uykuya
daldı. Dağ gece boyunca kızı ısıttı, sardı sarmaladı. Külleriyle yüzünü okşadı.
Kıvılcımlarıyla ona ateş dansları seyrettirdi. Kız günlerce, aylarca, yıllarca
bu sakin adanın, sakin olmayan tek noktasında yaşadı. Sırtını dağa yasladı ve
gökyüzüne baktı. Dağın içinde kaynayan lavları hiç görmedi.. Görmek istediği
tek şey yalansız bir hayattı.
Ve bir gün tam kız dağın
eteklerine bir ev inşa etmeye karar vermişti ki, dağ alevler akıtarak hayallerini
yok etti. Dağ, kız daima onunla kalsın ama asla bir evi olmasın istiyordu. Ve
kız da dağın yamacına bir ev yapıp sonsuza kadar sıcacık bir hayat yaşamak
derdindeydi; sıcak ve yalansız.
Fakat dağ öfkesine yenilmişti.
Kız da korkusuna.
O gece kız dağı terk etti. Ve
yeniden yalansız bir hayat aramak için dere tepe düz yürümeye başladı. O kadar
uzun yürüdü ki, neden yola çıktığını unuttu! Ve bir gün büyük bir okyanusu
geçip, eski bir nehrin kıyısına ulaştı. Nehir boyunca yürüdü, yürüdü… Nehir onu
küçük, yeşil bir tepeye getirince kız ayakkabılarını çıkarttı ve kendini bu minicik
tepenin kollarına bıraktı. Tepe ne sıcaktı, ne de yüce. Sadece tepeydi işte.
Kız günlerce uyudu.
Yolculuğunun en huzurlu uykularını tepenin çimleri üzerinde uyudu. Ve bir sabah
sonsuza kadar o tepede yaşayabileceğini hissetti.. Fakat bu kez bir ev inşa
etmek istemedi. Çünkü asıl istediği yalansız bir hayattı. Sırtını tepeye yasladı.
Tepe, kızı bahar çiçekleriyle sarmaladı.
Tam o sırada şangır şungur
camlar kırıldı. Sabahın ilk saatlerinde tepenin hikayesi bütün havayı doldurdu:
Zamanlardan geçmiş zaman, orman derin bir uykuyla kaplıyken, tepedeki kalenin
pencereleri patlamıştı. Fırtına yoktu dışarıda, taş atan da olmamıştı yamaçtan.
Kimbilir, belki herşey tam da kalenin ortasındaydı… Kız görmemişti. Duymamıştı. Bütün bunlar tepenin geçmişindeydi...
Olay yerine gelen kartallar
suçluyu bulamamış, tepenin kan içinde kalan eteklerini de görmemişlerdi. Ağaç
gövdelerine, nehirdeki balıklara, gelinciklerin gözüne saplanan cam kırıkları
ve tepenin zirvesindeki çığlık ne görülmüş, ne de duyulmuştu diğerleri
tarafından.
Tepe kan kokmuştu günlerce ve kokusunu
alan da olmamıştı birkaç tilkiden gayrı. Bu haliyle olmazı olur kılmış ve sessizce yürümüştü tepe. İmkansızı başararak
varmıştı nehrin kıyısına.
Fakat orada da onu fark eden
olmamıştı…
Kız uzun zaman sonra gelen ilk
misafiriydi. Pek çok ülkenin ve kalenin sürgünü. Kale bendliğinden azat bir
köle, fırtınalardan sağ kurtulmuş bir forsaydı. Yaraları görünmezdi, tıpkı
tepeninkiler gibi..
Bir aşk hikayesi yaratmak zordu. Tek tek inşa etmek gerekirdi kuleleri. Uzun, zor merdivenleri vardı aşk hikayelerinin. Yorgun aşıkları vardı.
Aşkta kalbini kaybeden, onu bir
kez geri alırsa bir daha kimseye veremez derler. Oysa kalbini bir kez
verebilenin, tek arzusu vardır; bunu tekrar yapabilmek.
Kalbi elindeydi kızın,
tepenin mutsuzluğuna bakıyordu. Orada
kız yoktu. Kız o mutsuzluğun bir parçası değildi. Ama tepenin karanlığıyla başa
çıkabileceğinden de emin değildi. Mutsuz kalmaya karar vermiş gibiydi tepe.
Tepe kararlarında inatçıydı, kız
mutlu olmakta ve yalansız bir dünya yaratmakta.
Tepeye bir kale inşa edebilirdi
kız yada kalbini alıp, yolculuğunun
nihai noktasına doğru yürümeye devam edebilirdi. Yalansız ve huzurlu bir aşk
hikayesi yaratabilirdi! Ama mutsuz kalmaya yeminli bir tepeyi mutlu edemezdi.
Önce gitmek için ayağa kalktı.
Sonra durup düşündü. Tepenin çimenlerle kaplı yamacına uzandı. Kulağını
yumuşacık çimenlere iyice yaklaştırdı. Nemli toprağın kokusu bir nefes
uzağındaydı. Kocaman bir nefes aldı ve bütün dikkatini tepeye verdi. Gitmeden,
terk etmeden evvel bir ses duymak için…
Mutlu olmaya niyetli bir ses
beklemeye başladı…
8 yorum:
Elinde kalbi olanın başka bir şeye ihtiyacı mı olur:) Atan bir kalbe sahip olanın belki tek ihtiyacı bunu bir başkasının da bilmesidir.:) enis
:)Gazeteye ilan mı versem?
Atan diğer bir kalp bunu görecek, tıpkı benim kalbimin seninkini her gördüğünde sırıtması gibi:)sen sadece o kalbi sevmeye devam et:)
bu da benden sana olsun o zaman:
http://grooveshark.com/s/Sonata+In+D+Minor+Kk+9/4Oei2X?src=5
:) öperim seni Guguk kuşu!!! Sağol.
Yalnız şunu da ekliyim fotoğrafçınıza iyi bakın, bu işi iyi biliyor:)) internette iyi fotoğraf veren benim tanıdığım iki kişiden birisiniz:))
Aşkolsun Enis Bey, parmağım kareye girdi diye takılıyorsunuz bana di mi? :)))
Sadece bu resim değil, diğer resimlerinizde de makina sizi seviyor:) Parmak küçük bir ayrıntı, siz yazana kadar dikkat etmemiştim:)
:)
Yorum Gönder