3 Kasım 2011 Perşembe

WALDORF SEMİNERİNİN ARDINDAN YAŞANAN GÜN BİTERKEN...

Eve dönmeden evvel pazara uğradım. Yağmurun altında sebze, meyva seçerek kafamı boşaltmaya çalıştım. Ve yeniden akşamdan kalma neşeme saklanmak istedim. Azıcık başardım galiba. Turuncu üzerine mavi, beyaz puanlı çorağlar aldım kendime ve bir de pembe filli bir çanta. Okuldaki kızlar bayılacaklar, Kızlar dediysem 3-6 yaş aralığında olanlar:))
Seminer Guguk Kuşu'na nlattığım gibi büyüleyiciydi. "Yaşar gibi yapmayın, yaşayın!" diyordu açıkca. Oysa bakıyorum da en zorlandığımız şey yaşamak, yaşamanın hakkını vermek olmuş nicedir... Bu isteksiz ve bıkkın halimizle ne vereceğiz çocuklara? Salak değiller ki, sadece çocuk onlar. Anlıyor, hissediyor ve tekrar, takl,t yoluyla hızlıca, biz daha ne oluyor diyemeden öğreniyorlar.
Ne öğretiyorsunuz çocuğunuza? Organik beslenmeyi mi? Akılsız mısınız ya, yediğinden haz almayı, kendi yemeğini pişirmenin keyfini öğretmeden ne anlamı var organik takıntısıyla çocuğu harap etmenin? Delirdi mi bütün anneler??? Huuu!
Herşey kitaplarda yazıyor ve oradaki tüm söylenenler gökten gelen kelamlar gibi yaşamayı bıraksak nasıl olur? Hiç istemediği halde müzik derslerine sürüklenen çocuklar, hiç istemediği günlerde ittire kaktıra yoga sınıfına getirilenler... Yapmayın ne olur. İlla yoga sevsin istiyorsanız, ona güneşin altında gerinen bir yavru kedi gösterin ve bunun yoga olduğunu anlatın; "haydi biz de onun gibi uzanıp çimenlerde esneyelim". Bunun için zamanınız yok mu? Çimenlere uzanıp esneyecek zamanınız yoksa, getirmeyin bana çocuğunuzu. Üzülüyorum.
Waldorf semineri beni çok etkiledi. Ne zamandır içi boşaltılmış hayatlar ve bu hayatlardan ayrı düşünülemeyecek çocuklar ve bu çocukları bekleyen gelecek hakkında düşünüyordum... her çocuk Monty kadar şanslı değil ne yazık ki... Annelerin çocuk yetiştirme modasına kapılıp, bu olmakta olan canlıyı hasarlı hale getirmesi an meselesi... Onun size ihtiyacı var. Sizinle yaşamaya, Dünya denilen gezegeni sizden alacağı rehberlikle öğrenmeye. Sadece bedenini değil, ruhunu beslemenize ihtiyacı var. Masalların diline, kucağınızın sıcaklığına, hzuru ve güzen demek olan hayatlarınız çok ihtiyacı var..
Çalıştığım okullarda bunun tam tersin anlatan sinyaller aldığımda üzülüyorum. Çok ama çok üzülüyorum. Tüccar yöneticiler; bu çocukları köle gibi görüp, çocuk ticaretiyle para kazananlar. Sizin s"ektöre yenik düştük!" iddiasıyla yaptığınız şey Uzak Doğu'daki çocuk fahişelerin halinden daha mı masum? Bir çocuğun bedenine zarar vermekle, ruhuna zarar vermek aynı derecede yaralanmaya neden olmaz mı????
Neden herkes iyi işlemediğini bildiği bir çarkı inatla döndürüyor? Kendimize yalan söyledikçe daha da çamura batan hayatlarımızı neden görmezden geliyoruz? Bir çocuğa verilecek en güzel cennetin mutlu bir ev olduğunu anladım ben. Para, iyi okul, dil öğrenmek... Siz hepsine sahipsiniz, eee mutlu musunuz?
Kızgınım. Dersimi bölüp fotoğraf çekmeye kalkan fotoğrafçıya, o fotoğrafçıyı bana hiç haber vermeksizin sınıfıma yollayan yüksek ökçeli kız çocuğuna ve bu numaraları yiyen anne ve babalara deliler gibi kızgınım. Hiç anlayamıyorum... Hiç!

2 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

Bu sefer sabahı beklemedim, birazcık yukarı kaçtım, fatma pınarı ablalara kakalayıp, okudum yazını. yarın tekrar okuyacağım. ama bugün çok garip dün akşam düşündüklerim, sabah asistana söylediklerim, sonra senin yazın ve öğlen bir arkadaşla yemekte onun çocuğu ile ilgili aktardığı problemler...hep aynı iz üzerindeyiz sanki, onunla konuştuklarımızı yarın belki yazarım. gelelim senin deneyimlerine evet fortunata kesinlikle çocuklar salak değiller inanılmaz fresh ve temiz oldukları için de akıllı olmakla kalmayıp gönül gözleri de açık hainlerin:D önce kendimizi kandırıp ikna ediyoruz sonra da onları kandırdığımızı sanıyoruz. aslında bu bir zehir yavaş yavaş çocuklarımızın tertemiz dimağlarına zehir enjekte ettiğimizin farkındamıyız acaba? tembeliz, işimize gelmiyor bazen bilsek bile doğruyu yapmayı ama sonrasında tembelliğimizin cezasını problemlerle boğuşarak fena halde ödüyoruz.
hergün eve geldiğimde evde biraz iş yapmaya, ortalığı toparlamaya, çamaşır asmaya vs vs çalışıyordum fatma pınar resmen bir köpek gibi bacağıma yapışıyor ve ağlıyordu ve sonunda o üzgün, ben sinirden delirmiş ama doğru düzgün bir iş yapamamış bitkin bir halde yatağa gidiyorduk.... yaklaşık1 haftadır bu gereksiz çabadan kurtuldum, yapmıycam lan dedim iş falan, bakıcının yaptığı yemekler fena değil, ev de olduğu kadar olsun, evi derleyip topluyor kadın haftada bir de temizliğe kadın geliyor yetin bununla dedim ve bıraktım, tıpkı sigarayı bırakır gibi.ohhh be bende rahatladım fatma pınarda bana çok düşkün hep aynı odadad olmak istiyor, ben de ona uyuyorum, oynuyoruz, gülüyoruz, beraber akşamları dışarı çıkyoruz. bu arada kendimiz alışveriş yaparken arada o da eğlendin diye hayal edenler avcunu yalar o bireysel olarak kendisinin eğlendirileceği geziler istiyor evet fortunata onlar aptal değiller biz de artık aptal gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz.
devam....

Fortunata dedi ki...

Anlaştık, ben de devam edeceğim ve bu paylaşım iyi olacak hepimiz için:)