28 Haziran 2011 Salı

MİRAÇ KANDİLİNİZ MUBAREK OLSUN!

Odamı toparlarken- kütüphaneye girmiyorum bile... - çok zorlandım dün. Okunacak kitapları tasnif ettim ve ortaya çıkan manzaradan korktum! Öncelikle ingilizce okumam lazım. Zira iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanır oldum... Sonra çocuklarla ilgili okuma programım var, ki kendisi epeyce yüklü... Üstelik anne olmadığım halde bunları okuyor olmak düşünüldüğü kadar eğlenceli değil. Çünkü öğrendikçe daha iyi görüyor ve anlıyorum, ardından da paylaşmadan duramıyorum. Bu da benim yaralanmama sebep olacak bir kapı aralıyor velilerle aramda. Çünkü onlar anne ya, herşeyi biliyorlar...
Neyse, keyfe keder okumalarıma geçmeden evvel İstanbul ve efsaneler de var tabii. Amma çok kitap var İstanbul hakkında. Sadece Türkçe olanlar bile oku oku bitmez.
Keyfe keder dedim de bu yaz Cenk Hikayelerini tekrar okumak var aklımda. Ve bunun gibi bir kaç kitap daha. Mesela Yüz Yıllık Yalnızlık...
Aslında sabah erken uyanıyorum. Bütün problem, o güne yeterince koşuşturma yazmamışsam ajandama, inanılmaz derecede tembelleşiyor olmam. Başkaları için bitmek bilmeyen enerjim, kendimi alıp sahile kadar sürüklememe bile yetmiyor. Bu nedir ki?
Neyse, İstanbul Yelken Dergisi bana bir doğumgünü hediyesi verdi Temmuz ayı için. Önümüzdeki ay istediğim konuda yazmakta serbestim. Ben de elbette Şahmaran hakkında yazacağım. Böylece Şahmaran için bir haftalık sıkı bir okuma programına girip, ertelediğim işlerden birini aradan çıkartacağım. Sonraki yazı ne hakkında olur bilmem. Belki arada Erol Hocamla bir transfer yaparız ve onu yazarım. Zira canım hiç bilimsel makalelere öykünen şeyler yazmak istemedi şimdi. Aaaa Yenikapı var. Belki sonbahar için oraya bakarım. Ya da Nazmi Hocamla konuşsam da bizim ashramı canlandıracak birşeyler mi yazsak beraberce? Sormam lazım...
Bugün kandil... Miraç Kandili... Hocam bu astral seyahat olabilir mi acep? Yaşlandıkça kandilleri sever oldum. Hatta bu yıl oruç bile tutmak istiyorum. Gerçi müslüman ahali ile aynı sebepten değil belki ama istiyorum işte. Aslında arsızım galiba, bir hayatta bütün yolları denemek, bütün zorlukları, mutlulukları kucaklayıp gitmek istiyorum... Oysa sığdığı kadar işte, kap ne kadarsa içine dolanda o kadardı di mi?
Neyse, akşama kadar yapılacak işlerimiz var sokaklarda. Şimdi çıkmak lazım. Ama gitmeden bir şarkı bırakayım Süper Prenses için ve unutmadan, yandaki fotoğraf Sir'den... Edirne'de gezindiğimiz iyi zamanlardan...

Hiç yorum yok: