Bugün erkenden uyandım, diğer günlerden farklı olmayarak... Son yıllarda uyuyamıyorum. İçimde, süratle daralan zamana karşı mıdır, yoksa güneşle giriştiğim manasız yarıştan mı bilinmez hep bir an evvel, hatta daha herkes uyurken sabaha ulaşmak isteği var...
Çıkıp yürüdüm. Ağaçlara, bir kez daha görme şansı yakaladığım erguvanlara, serin, gri asfalta baktım. Baktım. Bugünü diğerlerinden ayıran tek şey artık seninle aynı gökyüzünün altında farklı hikayeler yazıyor olduğumuzdu... Uzun uzun düşünmedim bu sabah seni, çünkü gittin gideli her gün aklımdasın; görüştüğümüz ve görüşemediğim tüm zamanlarla...
İnternette fotoğraflara bakarken içimden uçan halıma atlayıp yanına gelmek geçti. Hani insan isterse olur diyor ya gurular, inan istiyorum. Sana o hep dalga geçtiğim ve seni kızdırmak için inadına yapıp ettiğim herşeyin ne kadar yanlış olduğunu anladığımı, sadece dostum olduğun için değil, asıl şimdi, sana çok ihtiyacım varken gidişine fena halde bozulduğumu söylemek istiyorum. Çok korkardım ben hayaletlerden ama sen rüyama girince hiç korkmuyorum. Daha sık gel. Ne zaman istersen gel olur mu?
Bak ne diyeceğim, artık kolalı içecekler içmiyorum. Sabahları yine müsli yemeye başladım. Duş jellerini biliyorsun ne zamandır bırakmıştım. Şimdi Cemile'nin sabunlarıyla ( http://cemileninsabunlari.blogspot.com/ ) yıkanıyorum. Hem her sabah yürümeye başladım. Ama hiç bir yürüyüş seninle Göktepe'ye çıkıp sevgililerimize çiçek topladığımız sabahlar kadar güzel değil... Hiç bir an artık o kadar saf ve içten değil...
Evde senden kalanların peşine düştüm geçen haftalarda... Bir tahta kase, birkaç seramik hayvan, çiçek dürbünü, Tao Öğretisi ve Buddha'nın Öğretisi... Bunlar var kalan.. A bir de çok sevdiğim, at kılından bir kitap ayracı ve pembe sepet. Çoğunu Şili'den getirmiştin bana... Harun'un Amerika'dan yolladığı paketle senin bana gelişin aynı gün olmuştu. Onun paketinden çıkan Nike ayakkabı, Nasa gezisinden alınmış t-shirt ve birkaç karttı... İkimiz baka kalmıştık beni tanımaktan uzak hediyelerine... Hiç bir zaman ne senin Görkem'e , ne de benim Harun'a olan aşkımızın açıklaması yoktu. Aşktı işte :) Şimdi görüyorum ki sadece dostluktaki aşk, zamanı ve mekanı aşıyor...
O günlerde "aşk" kelimesini tek bir karşılığı ile kullanırdım. Yıllar, bana dostluğun, ablalığın, öğretmenliğin, öğrenciliğin, yolculuğun.. pek çok şeyin içindeki aşkı da gösterdi... Meğer ne büyük bir aşkla sevmişim seni... Bunu o zamanlar hiç düşünmezdim. Victor vardı işte, benim dostumdu.
Seni seviyor ve çok özlüyorum.. Ölüm yıldönümünü kutlamayacağım. Ama alınma, babamınkini de kutlamıyorum... Benim için sadece doğduğumuz anlar var. Ölüm yok.
Sen benim ölümsüz zeytin ağacımsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder