"Herkes yatak döşek, bakınız ben nasıl da sağlam kaldım" diye içimden mırıldanırken, Cuma akşamı burnum düştü! Saçlarımı yıkayıp sokağa çıkma cesaretini gösterince, gittiğim yerde "amman ne güzel saçlarınız var" iltifatlarını gülümseyerek kabul ederken, akşamına serileceğimi düşünmemiştim! Ben ki güzelliğiyle fazla işi olmayan bir kadınım, bu oyuna geldim işte. Sonuç: sürünüyorum!
Aslında kafam karıştı; halı yününden atkılar, yün eldivenler ve her biri iki kilodan hava su geçirmez botlarla dolaşıyorum ve bir saç yıkama ile bu haldeyim. Oysa ablalar yarı çıplak; ince çorap ve mini etekle zımba gibi. Tanrım, doğruyu söyle yaşlanıyorum değil mi?
Neyse, son haftalarda ev heyecanıyla fazla koşuşturmuştum. Ertuğrul Hoca da "bu kadar koşuşturmaya hiç süzülmedin" diye takılıyordu. Eh bu grip de beni süzmezse, hiç çabalamamak lazım.
İşin güzel tarafı sevgililer gününde evleniyoruz. Ve ben inşallah o zamana kadar iki ayağının üzerinde tüm kemiklerim ağrımadan durabiliyor olurum:)
Bu gece kulenin altıncı katında yemeğe davetliyiz. Eda ve Leyla ile kucaklaşamayacak olmak üzücü... Ama ne yapalım temiz saçlarla salınmanın Şubat ayı cezası budur!
Unutmadan, bana domates çorbası yerine çizgi film getiren sevgili kardeşim Ateş'e teşekkür ederim. Gülmek antibiyotikten daha iyi geliyor:))))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder