Bu sabah Stella ile randevum iptal olunca, ashrama gitmeden evvel baharın ne kadar güzel olduğunu hatırlatmak ve bunu atlamaya niyetlenenleri caydırmak istedim.
Sabah 05.30'da uyandım. Bu defa abarttığımı kabul ediyorum, biraz erken oldu ama uykumu almış olarak kalkınca çok canım yanmadı açıkcası. 06.15 sokaktaydım. Ahiretliğimle buluşup Fenerbahçe Parkı'na doğru yürümeye başladık. Başladık derken bedenimiz beynimizin komutlarına karşı o kadar isteksiz ve yavaştı ki, hani aramızdan biri "abi eve dönüp yatalım mı?"dese, yürüyüş o dakika yalan olacak! İlk beş dakika çarpışan otomobiler gibi yalpalaya, itişe kakışa yürüdük!
Parka girince bizden başka üç beş manyak daha olduğunu görüp rahatladık. On dakika sonra da yatak, uyku, yastık ve benzeri kelimelerden uzaklaşmayı başardık:)
Hava nefisti; gökyüzü masmavi, ay hala gökyüzünde ve deniz çarşaf gibi... Öğleye kadar uyuyan insanların kaçırdığı muhteşem dakikalar... Çiçekler, ağaçlar, tertemiz kokularla el değmemiş bir İstanbul! Adeta bir Magritte Rene tablosu gibiydi bu sabah. Artık haftada en az üç gün parktayız.
Diyeceğim odur ki, ey ahali uyanın bahar geldi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder