Ardımızda bıraktığımız şahıs (lar) onu koyduğumuz yerde, oracıkta bizi bekleyecek zannederiz. Ama adı üzerinde bu zannımızdır, gerçekle alakası yoktur.
Gerçekte O (onlar) da zamanla akmış, fizik mekanda değişiklik yaşamamış, aynı adreste ikamet ediyor olsa da deri değiştirmiş, bıraktığımız kayanın altında kendine yeni bir kabuk yapmıştır. Bizim giden, onun kalan olması şarkıdaki gibi paradokstan başka birşey değildir*
Giden ardında kalanın son duygu durumunda demirlediğini düşünür. Kendisi başka yaşam formlarında yeniden ve yeniden çiçeklenip, mevsimden mevsime geçerken o, öteki donmuştur. Sahi mi? Öyle mi olmuştur?
Ben hem giden, hem kalan, hem vazgeçen, hem de vazgeçilendim. Hikayede her iki role de eyvallah demek zorunda bırakılmış biri olarak şu kadarını söyleyeyim canavarlar her yerde.
Geride kalmışsan, senden vazgeçilmişse rüyalarındalar, yatağının altında, zihninin en başıboş bırakılmış, kalbinin en kırılgan anındalar. "Unuttum" dediğinde hatırlamakla cezalandırıldığın zindanda yanı başında gardiyan onlar.
Eğer giden, vazgeçmeye zorlanansan bavulunda pek sık açmadığın iç gözde, almak istediğin kararlarda, kaldığın otelin kahve fincanında, izlediğin balerinin kan dolmuş puantındalar.
Her Allahın günü temizlemek zorundasın zihnini. Ruhunu yıkamak, kelimelerini tek tek seçmek zorundasın. Akan zamanla uyumlanmak, sonsuzluk yanılgısından çıkmak, büyümek zorundasın.
Ha bi de sadece kendine varmak için çıkmalısın yola, sadece bunun için vazgeçmelisin diğerlerinden ya da tam tersi senden vazgeçildiğinde kendinle kalmaya hevesli, istekli olmalısın. Yoksa büyük yanılgı olur.
*kimdi giden, kimdi kalan, giden mi suçludur her zaman....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder