Biz size söylemiştik diyecek kutsal kitaplar. Döngüleri anlatmıştık. Doğrudur. Bugün yaşadığımız tüm felaketler yüzlerce yıl önceden haber verilmişti. Bizler okumamış değildik, sadece o bahsedilen felaketlerin gelecekte gerçekleşeceğini düşünmüştük. Bizim ömrümüz yetmeyecek, bizler görmeyecektik. Fakat öyle olmadı, hiç gelmeyeceğini sandığımız gelecek, bir sabah eşikte beliriverdi.
Bu hayatta taze ve sağlıklı yiyecek peşinde koşacağımı biliyordum, uzun yıllar evvel Victor sayesinde uyanmıştım bu sevimsiz gerçeğe. Ama yine de aklımın ucundan geçmeyen öyle çok şey vardı ki... Mesela bir sığınak inşa etmek düşüncelerim arasında değildi. Ailem için güvenli alan yaratmakla ilgili derin düşüncelere dalacağımı tahmin etmezdim. Oldu işte, şimdi o geleceğini öngöremediğimiz zaman diliminin ortasındayız.
Kaçacak yer, değiştirilebilecek bir şey kalmadı. Güvenli alan denilen belki ufacık bir zaman kazanımını sağlayabilir o kadar.
Tüm yaşananlara rağmen, süratle artan bir hainlik, anlayamadığım bir bencillik o kadar korkutuyor ki. Sevgi ve şefkati nasıl arttırmalı diye kara kara düşünüyor insan.
Toplumun hızla bozulan ruh sağlığı, çaresizlik hissinin getirdiği endişe atakları ve adeta birer oyuncak gibi sıkı sıkı sarıldığımız manasız rutinlerimiz. Değişimin kaçınılmazlığı karşısında hala ve inatla direnen yapımız.
Biliyorum. Eşikteki karanlığı içeri davet etmekten başka çare yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder