21 Eylül 2014 Pazar

BENİMSEMEK

 
Aslında çok zor değil. Altı üstü hayattaki yüzlerce değişiklikten biri taşınmak. Yine de insanın ilkel zamanlarından kalma korkularını bir süre için tetiklediğini düşünüyorum. Gerçi ben de öyle bişi de kalmamış ya neyse.
Evin kendine ait bir sesi, ışığı ve elbette kokusu oluyor. Beni en çok ilgilendiren ses. E peki o kadar hassastın da neden gidip LunaPark'ın dibinde buldun evi derseniz, ben evi değil, ev beni buldu derim. Üstelik aramaktan yorulmuş ve çaresiz hissetmeye başlamıştım. Baktım temiz bir mahalle, ev sahibem de kibar mı kibar, uysal mı uysal bir hanım. Tamam dedim. Neyi uzatıyorum ki!
Açıkçası pişman da değilim. Zira hareketli mevsim geçince parktan gelen çığlıklar sona erdi. Şimdilerde araba seslerinde bir yoğunluk varsa da, pencerelerim çift cam. Kim korkar ki bu uğultudan? Burhan Bey gelsin, müzik sistemimizi kuralım, işte o zaman bu sorun da hallolur.
Gelelim kötü kullanılmış kiralık dairenin tesisat sorununa.. Var tabii. Eski ve bakımsız borularımız var. Rutubet kokan dolaplarımız ve hatta banyoyu örümcek ağı gibi sarmış borular!
Evet, bütün bunların tercih ettiğim şeyler olmadığı kesin. Ancak yaşamamı engellemiyor. Evi benimsememi de engellemiyor.
Uyuyorum, uyanıyorum. Bulaşık ve çamaşır yıkıyor, yerleri temizliyorum. İnce işlere yani kitap yerleştirmelere girmedim daha. Evin de beni benimsemesini bekliyorum..

Hiç yorum yok: