Uyku için "küçük ölüm" dermiş birileri. 26 Ağustos akşamı uykuya dalarken o gece ne göreceğimi, görürsem sabah hatırlayıp hatırlamayacağımı merak ederek kapattım gözlerimi. Ne ölüm, ne ölmüşlerim, ne de can yakan anılar uğramadı rüyama. Sadece şimdilerde görüşmediğim, ama beni neden özleyip aramadığını da çok merak ettiğim değerli bir kadın vardı. Çok ama çok kıymetlimin, Victor'un dostu.
Hiç tanımadığım sokaklarda yürüyor, sakin, huzurlu bir sohbetin tadını çıkartıyorduk. Saçları kısaydı, zayıflamıştı. Ne gariptir ki, etek giymişti. Zeytin gibi siyah ve parlak gözlerinin içi ışıldıyordu. Ah dedim içimden ne kadar da özlemişim, keşke sabah olmasa..
Ertesi gün düşündüm. Ne olmuştu ki bu gece onca şey varken rüyama bu hatun gelmişti? Cevabı az önce internetten aldım; annesi vefat etmiş. Hem de benim onu rüyamda gördüğüm gün..
Rüya küçük ölüm. Rüya büyük haber. Rüya bilinmeyen diyarlara, bazen de insanın kendi merkezine yolculuk...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder