Günlerdir bir konteyner dolusu
çanak çömlekle gerçek hayat arasında gidip geliyorum. Öncesindeki kaos ve
sonrasındaki gündelik telaşlar bir yana bırakılırsa, arada derede birkaç
değerli dost tarafından kutlanan doğum günüm dışında son zamanlarda basbayağı
samimiyetsizdim kendime.
Durdum, düşündüm ve bunun bana
hiç iyi gelmediğine karar verip tavrımı tamamen değiştirdim. Oysa ben, susmanın
masumiyeti anlatmanın güzel bir yolu olduğuna dair öyle çok cümle okumuştum ki,
doğrusu bir an için kendimle çeliştim. Sonra harika bir şey oldu ve içimden
geldiği gibi, Elvan gibi davranmanın, konuşmanın tadına vardım. Oh dedi bütün
hücrelerim, oh be!
İnsanın haksızlık ve ego
karşısında susması çok zor. Kendi seçimi olmayan insanlarla hayatı paylaşmak
zorunda bırakılması ise berbat bir durum. Kaldı ki bu seçimimiz olmayan insanların
ortak yaşam terbiyesi, iş ahlakı ve daha da fenası vicdanı yoksa, daha da zor.
Şarkı ve türkülerle, danslarla direnen bir grup insana gaz ve su sıkıp, sonra
on iki maaş alıp afiyetle yiyebilen polislerden hiç farkları yok! Kalpleri kör,
kulakları sağır, dilleri lal!
İnsanların idarecilik adı altında
farklılıkları yönetemeyerek, insanları birbirine düşürerek ayakta kalma
çabaları çok gülünç. Sevilmediklerini, saygıdeğer olmadıklarını bilerek bir
topluluk içinde hala sevimsiz ve itici davranmaları ise anlaşılır gibi değil. Başkalarının
zekasını küçümsemek ne akıl almaz bir hata… Bütün bu olumsuzlukları değiştirmek
bana mı kaldı diye soracak olursanız elbette hayır. Şükürler olsun egomu azıcık
da olsa törpüledim. Sadece bir an için, yangın alanında küçücük bir bahçe
yaratılabilir diye düşünmüş iflah olmaz bir hayalperestim ben. Suçum bundan
ibaret.
Şimdi ne mi yapacağım, bütün
hayallerimi ceplerime doldurup, kendim gibi davranmaya devam edeceğim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder