14 Temmuz 2013 Pazar

KIRK HARAMİLER ÇEKİLİN YETTİM!

 
İnsan otuzlarının ortasından sonra, daha fenası kalbinin içinde sakladığı kıymetli bir dostu ya da vefasız bir sevgiliyi kaybettiğinde anlıyor hayatın bitmeyecek, sonu gelmeyecek bir eğlence, sınırsız kullanımlı bir paket olmadığını. Her sabah uyanmanın ezeli ve ebedi bir hak değil, ekmek gibi, su gibi nimet olduğunu. Yüzündeki her çizginin gezegende geçirilmiş fazladan bir yıla işaret ettiğini ve bunun kıymetini…
 
Ben hep şanslıydım; doğdum doğalı pek çok güzel insan tarafından sevdim ve sevildim. Hayat yüksek ökçelisiyle kafama güm güm vururken, yanımda daima acımı hafifletecek kıymetlilerim oldu. Böyle zamanlarda ne keder kaldı, ne umutsuzluk.
 
Kırk yılda on insana yetecek kadar güldüm, en az on kişilik gezdim, bir o kadar kazandım ve kaybettim. İnanmazsınız, gözyaşlarımı biriktirsem Tuz Gölü, kahkahalarımı üst üste koysam Ağrı Dağı kadar olurdu.
 
 
Zaman zaman geleneksel çizginin azıcık dışına taşsam, bazen  kendimi seçmeyip sadece yanımda duranın elini tutsam da, hayata olabildiğince, aklımın, cesaretimin yettiğince  hakkını verdim. Ne sebeple ve ne zamana kadar burada olacağım sürpriz. Olsun!
 
Kırkıncı doğum günümü on gün süren bir şölene çeviren hayata ne kadar teşekkür etsem az. Beklenmedik sürprizler, yarım ağız kutlamalar, yeni tanışıklıklardan gelen düşünceli incelikler, eski ve daimi dostların olgunluk dönemimi anlamlı kılan hediyeleri. Aslında en önemlisi de boşa geçmemiş yılları hissetmenin, fazlasıyla almış ve vermiş olmanın paha biçilmez hazzıydı.
 
 
Hayatımı anlamlı kılan ama bir sebepten ötürü bugün yanımda olmayanları da anarak, onlara seçtikleri yolculukta canı gönülden bir eyvallah çekerek, kırk birime doğru gidiyorum.  Kalan sağlar benimdir!
 

1 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

41 kere maşallah. İyiki doğmuşsun. Seni tanımak çok güzel. Mutlulukların himalayalar kadar yok yok kaf dağı kadar olsun.