Kalbim zonk zonk zonkluyor. Attığı günleri de bilirim; bu atmak değil, düpedüz zonklamak!
İlk okuldayken haftada bir gün beden eğitimi dersimiz olurdu; yağ satarım bal satarım ustam ölmüş ben satarım oynardık. Koskocaman bir çember olur, aramızdan bir çocuğun elindeki mendili arkamıza bırakmasını heyecanla beklerdik. Sonra da kimin arkasına bırakılmışsa mendil, ayağa kalkar ve bırakan çocuğu kovalardı!
Nereden aklıma düştü şimdi?
Ha zonklamaktan bahsediyordum ben di mi? Evet evet kalbim zonkluyor. Bana doğru gelmekte olan bir şey yüzünden değil, içimden çıkmak için herşeyi paramparça edecek kadar çıldırmış bir "şey" yüzünden. Ve ben korkuyorum. Ve ben aslında çok iyi biliyorum; bugün tutsam yarın çıkacak! Oysa garip bir ses "daha ne kadar tutacaksın? "diye soruyor. Ben de cevap veriyorum: "tutmayacağım ama nasıl bırakıldığını da bilmiyorum ki!"
Bu yüzden son aylarda üç ileri, beş geri mehter takımı gibi yol alıyorum. Bazen rüyalarla, bazen umulmadık karşılaşmalarla ve hatta hesaplaşmalarla o yağ satarım bal satarımdaki hali yaşıyorum. Hah buydu işte demek istediğim: ruhum kaçıyor ben kovalıyorum!
Kovalamasam kaçmaz muhtemelen ama ben daha bunu anlayamıyorum. Öfkeme, yorgunluk ve kırgınlıklarıma, çoğu zaman önyargılarıma yeniliyorum...
Yakında 37 yaşında olacağım. Bunun için çok mutluyum. Bu yaşımda hayatımın tam da burasında olan herkese o kadar minnettarım ki... Onların bana gösterdiklerini hala tam olarak anlayamasam da, çoğu zaman öfkeme yenik, yoldan geri düşsem de, aynanın bu tarafına geçebilenlerden olmak içimi rahatlatıyor.
Yağı balı satabilmek için, ustam henüz hayattayken ruhumu yakalamam gerektiğinin farkındayım. Hatta şarkıyı değiştirmem gerektiğinin de farkındayım: yağ satarım bal satarım Ustam yapar ben satarım:)))
2 yorum:
Bugünkü postumda, ben de ilkokul zamanımdan bir hisse gitmişim, ne tesadüf. Sevgiler :)
:) Çok hoş bir eşzamanlılık olmuş gerçekten Bal Sultan. Sevgilerimle..
Yorum Gönder