"I know a falling star can’t fall forever.
But let’s never stop falling in love."
İçimdeki kaset - gençler bilmez, eskiden kaset diye birşey vardı, en kabaca tanımıyla film makaralarına benzerdi ama karşılıklı iki tarafa da saran bir mekanizmaydı:)) - nedense durup durup bu şarkıyı çalıyor.
Garip ve anlamsız mutluluğum da devam ediyor. Külkedisi amman moralini bozma diye durmadan destek veriyor. Korkma, gayet iyiyim:)) Sanırım pilates ve Egemen'in Antep'den, Mustafa'nın Kayseri'den getirdiği yiyecekler beni manyakça güçlendirdi! Oh be sonunda deli gibi tatlı yiyerekten kilo almamanın yolunu buldum: pilates! Açıkcası evrenin sırrını bulmuş kadar mutluyum:)) E bu saatten sonra manken olmayacağıma göre daha ince olmak için bir sebep göremiyorum! Mustafa'ya da dedim; yorma kardeşim kendini, seni seven böyle sevsin! Sanki sadece yakışıklı adamlar ve güzel kadınlar mı mutlu? Peh!
Zaten etraftaki haberlere bakılırsa yakında hepimiz öleceğiz. Deprem, savaş, ya da doğanın isyanı sonumuz olacak. Mesela Marduk var değil mi? O gelip çarpabilir. Amman ne kadar korktum!
Vallahi yapılacak fazla birşey kalmadı kanımca. Nasıl olsa biz istesek de pek etkili olamıyoruz hayatın akışında. Büyüklerin dediği gibi: "sular akar yatağını bulur". Yapılabilecek tek şey sakin kalmak ve kadere inanmak. Çaba harcamayalım, yan gelip yatalım dedim sanıyorsa bazı omurgasızlar, heves etmesinler! Önerilen açık ve net olarak şudur: batılı hırslardan arınıp azıcık doğulu yönümüzü keşfetmek!
Elbette herkesin kendi ilacı var. Prozak ve benzeri ilaçlarla "aman bunlar bağımlılık yapmıyor zaten " diyerek uyuşup, asıl duygularını arkaya iteleyenler, ot içip "büyüklerimiz asırlarca içmiş, zararsız bu" diyerek mücadele güçlerini aşağı çekenler, buzdolabı önünde sabahlayıp, yiyerek çatlama rekoru kırmaya çalışıp, mutluluğu bu beyaz eşyada arayanlar, haftada bir aşık olup(!) salya sümük ağlayanlar ve "bu ne ya?" diye sorduğunuzda, "beni aşk* ayakta tutuyor " diyenler!!
Liste uzar da uzar. Ben bunların bir kısmını yaptım, hatta bir ara kendimi yollara da vurdum, benim olmayan hayatlarda yeni başlangıçlar bile yaptım. Olmadı, olmadı. İç huzur elde edilmedikçe hepsi kocaman bir yalan. Hayat sonsuzmuş ve zaman sabitmiş gibi yaşamak her geçen yıl kendimize yönelen öfkeyi arttırmaktan ve bizi uğruna fedakarlık ettiğimiz insanlara diş biler hale getirmekten gayrı işe yaramaz. Tecrübe ile sabittir bu cümle. Öyle bilmeden, denemeden gazel okuyor değilim.
Önerim mi? Sadece kendime bir önerim var idi onu da yaşıyorum zaten: Gün olup devran dönene kadar "iyi bir gün daha "yaşamakta inat etmek. Herşey yoluna girdiğinde elleri titreyen, tansiyon hastası, uykusuz bir kadın olmak istemiyorum.
Bu ay bitmeden yapılmasını önereceklerim ise şunlar olabilir:
Lotus Çiçek Tasarım Evi'ndeki çiçeklere bakın. Çünkü Ebru gerçekten yaratıcı bir kadın. (Bir daha evlenirsem kesin ona yaptıracağım çiçeklerimi:))
Pilatescadısı ile Powefull'da pilatese başlayın. Ve böylece ayrıca psikolog parası ödemeyin! (Bana ne kadar iyi geldiği ortada değil mi?)
Yelkene başlayın, hatta "Egeyat Sailing Club" üyeliğini araştırın ki, ucuza gelsin. (Üstelik beni de bol bol görürsünüz:))
Dolunay'da köprü altında için ve sarayın ardından doğan aya bakın. (Ben şahsen bunu hem bu hafta hem de gelecek hafta yapacağım:))
Vücudunuzun 3/4 ü sudan oluştuğu için** daima olumlu düşünceler içinde kalın, kendinizi mutsuz etmeyin ve asla kendi yalanlarınıza inanmayın! (Hala deniyorum ve her gün daha iyiyim).
Yani ben bu rotadayım. Uyanları alın, uymayanların yerine kendinizinkileri ekleyin. Hatta deneyip netice aldıklarınızı bana da anlatın. İnanın kurtuluşun tek yolu bu; arayacağız, deneyeceğiz ve bulacağız!
* Sakın aşka inanmadığım düşünülmesin, mesela Aylin ve benim Küçük Cadı feci şekilde aşıklar son zamanlarda:))) Sahtekar aşıklar var diye, gerçek prenslere haksızlık etmemek lazım.
**Bu konuya fazlasıyla takılıp kaldım, çünkü olumlu düşüncenin gücüne, hücre hafızasına ve kelimelerin yarattığı mucizelere artık iyice inandım.
5 yorum:
"do never underestimate mayan people grrr" diye bi kaset var o da lazım! <3
Ama ama dinletmezsen bilemem ki ben:)))
hey HEYYYY gelin gelin bana sevgili insanlar, sizi seviyorum, kendinizi farketmenizi ve sevmenizi sağlamaktan zevk duyuyorum inanın.. Siz kendinizi sevin diye kendinizi farketmenizi, farkedin diye de biraz hissetmenizi(!) -birisi acı mı dedi?yoook canım- sağlıyorum o kadar.
A bu arada dolunayda içki sakın içmeyin. Bünyeye en büyük zararı alkol o zaman yapıyor bunu bana uzakdoğu tıbbından doktorum söyledi önemli bu konu ona göre.
SEVGİLER, SEVGİLER, SEVGİLER...
bayaa eğitici bir bilog oldu canım burası da, pek şukela. katkı yapmak gerekirse eğer;
benim şifreli kelimem ise 'kabullenin'...
evet, "kabullenmek ve izlemek" en güzeli.Herşey gecer hayat kalır dememiş mi şair??
Yorum Gönder