Hayatta pek az yaşayabildiğim, -elbette hiç kontrol edemediğim-kimbilir belki de sırf bu sebeple çok sevdiğim bir histir titremek. Her türlüsünü severim; korkudan, serinden, soğuktan, stresten ya da aşktan titremek! Hatta sinirden titremek bile güzel. Kısacası bana hepsi makbuldür!
En çok sonbahar geldiğinde denizden ya da duştan çıkıp, havluya sarıldığımda ürpertip geçen serinlikle gelenini severim. Gıdıklanmakla, bulutlar tarafından kucaklanmak arasında manyakça güzel bir histir vesselam.
Ama korku ve neşe dalgası var ya, işte o nefis!
Artık bir evim var! Bütün odaları boş, her köşesi ışıklı, pencereleri geleceğe, kapısı dostlara açılan, yoga matımı ve çalışma masamı yayıp, sabahlara kadar yazabileceğim bir yuvam var.
Anamın, rahmetli kocamın, teyzemin, Prusya Kralı'nın, Külkedisi'nin ve hatta Londra'daki tavan aramın huzurlu ve huzursuz yüzlerce duygusundan sonra işte şimdi benim, sadece ve sadece benim bir evim var.
Bu duygu beni titretiyor! Korku ve umutla sarmalanmış ya da güneş tarafından kucaklanmış Ay gibi hissediyorum! İlk defa kendim için yaşamaya cesaret ediyorum:) Korkup kaçmam inşallah!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder