31 Mart 2010 Çarşamba

KIRMIZI YENGEÇ VE MED CEZİR - II -


Yine de denizin kıyısına yaklaşamayacak kadar korkakmış. Ağaçların denizden alıp getirdiği sesi ve kokuyu bütün gün görmezden gelmiş. Korkusu hem kör, hem de sağır hissetmesi için fazlasıyla yeterliymiş... Fakat uyku zamanı geldiğinde hiç olmazsa azıcık yaklaşmak istemiş şu ucu bucağı belli olmayan büyülü, tuzlu suyun kokusuna... Evet, içine girecek kadar cesur olmadığı doğruymuş ama yine de garip bir ninnisi varmış denizin ve Kırmızı Yengeç bu sesi duymadan uyuyamayacağını anlamış...

Her zaman yaptığı gibi, denize yeterli uzaklıktaki bir kaya seçmiş, sonra da o dev kayalara doğru yan yan yürümüş. Güç bela, iyice sıkıştırmış gövdesini aralarına. Emniyete almış kabuğunu. Artık huzur içinde uyuyabilirmiş... Uyuyabilir miymiş? Hayır...

O gece diğer gecelerden farklıymış, çünkü o gece Ay, denizle bir anlaşma yapmış. Aslında Ay, bu oyunu çok severmiş ve pek çok yengeçle de oynarmış ama bizim Kırmızı Yengeç denizden korktuğu için onunla daha önce hiç oynamamış.

Uzun uzun düşünmeye de gerek yokmuş. Ay, denize "haydi" demiş. Ve deniz yükselmiş, yükselmiş, yükselmiş ve o kadar yükselmiş ki bizim Kırmızı Yengecin uyuduğu kayalar sular altında kalmış! Fakat çok garip bir şey olmuş, yengeçcik uyanmamış! Suların altında geçirdiği o gecenin sabahında deniz eski yerine döndüğü ve kabuğu da kupkuru olduğu için sadece rüya gördüğünü düşünmüş! Rüya denilen şey gerçek olabilir miymiş?

Ormanda hayat her zaman olduğu gibi devam etmiş, Kırmızı Yengeç hala tam anlamıyla denize giremiyor ve sulardan korkuyormuş. Fakat ne zaman rüyasını hatırlasa, kocaman bir gülücük kaplıyormuş yüzünü.. Zamanla bu gülücük onun kalbine doğru ılık ılık yayılmaya başlamış... O kadar ısınmış o kadar ısınmış ki, artık denizin serinliğini hissetmeden asla uyuyamıyormuş!

Nasıl olduysa bir gün geceyi beklemeden, bütün cesaretini toplayıp kıyıya inmiş. Kayaların üzerinde yavaş yavaş yürümeye başlamış. Bir gözü denizde, diğeri ormandaymış. Zaten ne olduysa o anda olmuş; bizim korkak yengeçcik hiç tanımadığı sesler duymuş, çocuklar geliyormuş kıyıya doğru! Ve daha ne olduğunu anlamadan hepsi sahile ulaşmışlar bile.

Yengeçcik zor atmış kendini kayaların arasına. Kalbi deli gibi çarpıyormuş, çocuklar bu sesi duyar mı acaba diye çok endişelenmiş ama çocukların onun varlığından haberleri bile yokmuş. Biri hariç...

O, Kırmızı Yengeç'i görmüş! Hem de tam kayanın arasına saklanırken. Hemen gidip kayanın üzerine yatmış ve sabırla beklemeye başlamış dışarı çıkmasını. Ama Kırmızı Yengeç inanılmaz korkmuş çocuktan ve gidebildiği en son noktaya kadar kayanın derinliklerine sığınmış. Fakat çocuk epeyce kararlı görünüyormuş, gözlerini bir an bile ayırmıyormuş yengeçten. Yine de nihayetinde bir çocukmuş işte ve sonunda beklemekten sıkılmış ve yengeci oradan çıkartmanın başka bir yolunu aramaya başlamış... Ve bulmuş!

3 yorum:

kali dedi ki...

aman tanrım!
aman tanrım! aman tanrım! aman tanrım!

sudan korkan ve bir gece rüyasında denize girmiş bir yengeç çok yakınım olur, yıllardır beraber yaşıyoruz, ama neden kırmızı ve bu hikayeye neden konu olmuş valla çok korktum. :o

aslında bu hikayeye konu yengeç aynı yengeç diil sanırım, ama yine 12 den vurdun. sanırım yengeçlerin makus talihi de aynı :)

Fortunata dedi ki...

Daha masal bitmedi sevgili yengeç bey kardeşim..... Korku gibi sabır da vardır yengeçlerde:)))

Adsız dedi ki...

2018 yılı : MAÇO VALESİ seni aradi .
Söz verdği gibi. TAM 10 yıl sonra..
Ama seni bulamadi. telefonun mu değişti ?
Aslında tam 9,50 yıl önce de sana ulaşmak için aramıştım ....
ama ... Kırmızı Yengeç'in erkek kardeşi cevaplamıştı.
.. bilmem ki : kırmızı yengeç bilir mi ..