Bitiremediğim bir hikaye kitabının, başına ne geldiğini öğrenemediğim esas oğlanı acaba pandemi günlerinde ne yapar? İnsan dışarıyla ilişkisi azaldıkça, nicedir iç işlerini ihmal ettiğini fark etmeye başlıyor; ayıklanmayı bekleyen eski kıyafetler, buzdolabında küflenip unutulmuş peynir kırıntıları ve hatta hatta yarım kalmış hikayelerin kahramanları da bu meraka dahil...
Fiziki haritada bir bağımız kalmamış olsa da, o hep bahsedilen görünmez iplikçiklerle düğümlü ve bir o kadar da tek başına oluşumuzu sindirebildik mi sence? İstersen ekranın diğer tarafındaki insan olarak önce ben cevap vereyim: Eh, saat saat değişen ruh halimle bir ileri bir geri idare ediyorum diyelim. Ki bilirsin evimi çok severim ve kendimi eyleme terbiyem epeyce yüksektir.
Peki sen ne dersin?
Söylesene, hala dokunduğu her şeyi altına çeviren Kral Midas'ın izinden mi gidiyorsun? Yoksa uzun yıllar aç ve susuz kalınca anladın mı asıl açlığın, dinmeyen susuzluğun neye imiş?
Biliyor musun, bazı insanların kaderinde idrak yok... Delice bir zeka, eşsiz eğitimler, binlerce zevk ve tatmin var da, idrak yok... O ruhlar "pas" diyorlar bu hayatta, "bozma uykumu, sonra uyanacağım ben, çekil git başımdan!" diyorlar. Çaresiz uzaklaşıyorsun. Çünkü şu hayat bir tek kendini bile uyanık tutmak için çok katmanlı, çok yorucu bir oyun. Dış dünya hiç durmadan ninniler mırıldanırken gözlerini açık tutmak ölümüne zorken, yanındaki uykucuyu sarsmak çok manasız.
Uykunu böldüğüm günler dün gibi...
Gerçeğin ışığı, kısacık bir an için bile olsa, sımsıkı kapattığı gözlerinden içeri sızmış biri olarak, söylesene gitgide azalan görme duyunla, ışığa daha da aç değil misin?
Pandemi meraklısı diyebilirsin bana ve haklısın. Bir yönüm sana benziyor; iç sularımda uzun süre kalamıyorum, huzur huzursuzluğum bile olabiliyor bazen.... Ama gel gör ki, ruhumun labirentlerinde turlarken, sana rastlamasam, rastlayıp hal hatır sormasam riya olurdu. Bir de insan bilmek istiyor; hala aynanın sırrını arıyor musun? Aynada gözlerinin içine bakabiliyor musun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder