Tomurcuk ve Sevecen hakkında hiç
yazmadım. Nedense onları herkes kendi keşfetsin diye bekledim. Aslında hem iyi,
hem de kötü bir durum yarattım. Kötü olan yani aslında kötü değil de gecikmeye
sebep olan kimdir bu kahramanlar, nedir bu hikayelerin anlatmak istediği hiç
bahsetmemiş olmamdı. İyi olan ise öyle ilginç anlarda, o kadar beklemediğim
yerlerden beğeniler geldi ki, ne güzel bir iş yaptık diye içim sevinç doldu.
Tomurcuk ve Sevecen’in Türkiye’deki
isim anneleri Agi ile benim. Erika’nın dünyasını Türkçeleştirmek için elimizden
gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Ve hala da devam ediyoruz. Çünkü Erika’nın
malzemesi bol, yaratıcılığı da en verimli çağlarında! Fakat bu kitapların
Türkçe olarak yayınlanmasının arkasındaki asıl kahramanlar Eda, Leyla ve
YapıKredi Yayınevi.
Eğer Agi’nin kızları Eda ve Leyla
bu hikayeleri defalarca okuyup, hatta yataklarına bile sürüklüyor olmasalardı, muhtemelen
benim dikkatimi çekmeyecekti. Ve tabii YKY bize inanıp basmasaydı, kimbilir
belki de Erika Bartos ile hiç tanışamayacak, onun naif ve sevgi dolu dünyasını öğrenemeyecektik.
Erika gerçekten masal
kitaplarından fırlamış bir prenses gibi. Eğer tanısaydınız eminim siz de benim
gibi düşünürdünüz. Çünkü kendine has kıyafetleri ve sakinliğiyle bilinmeyen bir
yüzyılın insanı gibi davranıyor. Üstelik bunu yaparken tamamen kendisi, yani
bir imaj peşinde değil. Sadece olduğu gibi, hissettiği gibi davranıyor.
Kitaplarındaki sadelik ve iyi
kalpli anlatım Erika’nın kendisinden başkası değil aslında. Üç çocuk annesi
olan Erika, tüm hikayelerinde çocuklarından ve onların etrafındaki diğer
çocuklardan ilham alarak yazıyor. Karakterlerin her biri gerek kıyafetleri, gerek
davranışlarıyla çok özeller. Verdikleri tepkiler ve kendi aralarındaki iletişim
dilleri insan olmak, sosyal bir canlı olarak yaşamak üzerine etkileyici
cümlelerle dolu. İşin en güzel tarafı bu cümleler asla ders vermek amacı
güdmüyor. Sadece ortak dil yaratmanın büyüsü üzerinde duruyor.
Sevecen nazik, çözüm odaklı ve
koruyucu bir uğurböceği kızken, Tomurcuk atak, birazcık abuk öfkelenen ama çok
iyi kalpli bir salyangoz çocuk!
Hikayelerin hepsinde hem anne ve
baba için, hem de onu okuyan çocuk için düşünülmüş, düşünülmüş derken aslında
kendiliğinden, biz hiç farkına varmadan akıp gelen öğütler var. Ama dediğim
gibi bu öğütler hikayeye öyle iyi yedirilmiş ki, okurken rahatsızlık duymanız
imkansız.
Genel olarak toparlarsak Erika,
özlediğimiz ve hayatımızda istediğimiz şeylerden bahsediyor… Hastaları ziyaret
etmek, yardımlaşmak, doğayı sevmek ve onun bir parçası olduğumuzu hatırlamak,
farklılıklarımızla yaşamayı öğrenmek, kırmamak, incitmemek, koşulsuz ve olduğu
gibi sevmek, affetmek, özür dilemeyi bilmek, keşfetmekten vazgeçmemek…
Macaristan topraklarında doğup
büyümüş bir kadın olan sevgili Erika’nın, tıpkı bizim topraklarımızın
otacıları, sufileri gibi barışcıl ve gönül gözüyle bakan, varlığıyla barışık
tavrından etkilenmemek imkansız. Daha da güzel olan bunu olabilecek en sade
dille, tam da çocuklarımızın diliyle, onların gözlerine, kalplerine uygun
şekilde yapabilmesi..
İnsanın inandığı bir işte payının
olması çok güzelmiş. Hepinize gönül rahatlığıyla ve inanarak “Tomurcuk ve
Sevecen” okumanızı tavsiye ediyorum. Artık neredeyse her hikayemiz birden fazla
baskı yaptığına göre daha fazla tevazuya gerek kalmadı galibaJ
Keyifli okumalar olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder