Hay huyla geçen koca ömürden kaç gün kalmış geriye haberin var mı? O kadar ağırdan alma bence, bir bakmışsın ruhun uçmuş gitmiş, bedenin cascavlak musalla taşında...
Sahi nerede senin kurtarıcın?
Bahçemdeki pembe gül... Bana babaannemi, onun ölümünü hatırlatıyor. Haberi aldığımda ayışığı altında güzel bir gül bahçesinde yürüyordum. Yumuşacık bir Eylül akşamıydı. Kalbime su damlası gibi düştü ruhunun yükselişi. İçim kederle titredi. Böyle bir bağımız olduğunu ölüm anında fark etmem ne büyük talihsizlikti... Ve şimdi, o tarifi zor hüzünden bana kalan bu harikulade çiçekle, her sabah yeniden başlamanın şevkini hissediyorum.
Ellerimi açmasam da, dizlerimin üzerine çökmesem de yaşanmışlığın içindeki eşsiz anlara; neşeye de boğsalar, hatta acıtsalar bile ne kadar minnettarım bilemezsin.
Kapılar açılacak diyorlar bu gece... Kim bilebilir ki, belki de günlerdir açıktı göklerin kapısı... Ben girmedim, sen girmedin diye, sırf biz bilemedik diye kapalı olamaz değil mi?
Eşikte durmanın kitabını yazanlarız nihayetinde....
Eşikte durmanın kitabını yazanlarız nihayetinde....
Sana göre muhtemelen çok alaturka bir adetten ibaret Kadir Gecesi... Benim için şenlik ateşi, taze tutulması gereken evrensel bir kutlama. Gökyüzüyle dans etmek, onun tarafından şefkatle kucaklanmak için, büyük bir sevgiye dahil olmak adına kıymetli bir fırsat!
Bahar bu, insanlar baharı kutlar, insanlar hayatı kutlar. Hayat döngüsü kutlamalar ve yaslar ile sürer gider. Ne mutlak ve kesintisiz bir mutluluktur deneyimlerimiz, ne de bitmeyen kederli günler silsilesi...
Hepsi geçer, gider. Elde var hayat...
Uzun zamandır iyice abattım biliyor musun? Karşılaştırmalı din tarihi merakım, felsefe ve edebiyatla beslenen arayışım öyle gizemli bir kesişme noktasına geldi ki, kocaman bir hava limanında hissediyorum kendimi, biletim numarası yazılmamış çek gibi elimde. Tek yapmam gereken hangi uçağa bineceğime karar vermek. Çünkü artık hiç şüphem kalmadı, sadece karar vermem kafi, gerisi kendiliğinden gelecek. Hangi uçağa binersem bineyim mutlaka eve götürecek beni.
Gördüğün gibi onca yıldır boş durmadım. Aradım taradım, hatta aramakta kaybolup uzun uzun dinlendim. Atıl gibi görünen altın nadaslarım oldu. Altın dedim diye heyecanlanma hemen, benim altınımdan ne olacak? Işığı sezme anlarımı kasdediyorum. Gerçeğin, evrensel büyünün ince ince kalbime sızdığı anlardan... Fakirin altını başka ne ola?
Böyle işte. Kalenderiye, haydariye, melamiyye derken bir Kadir Gecesinde daha kalbinim kapıları açık, gövdem gökyüzünün altında, zihnim başıboş, varlığım birliğe teslim öylece nefes alıp nefes veriyorum..
Beni ararsan, bil istedim: duanın ve bedduanın bittiği yerdeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder