4 Ağustos 2010 Çarşamba

:) GÜZELİM!

Blogumu takip etme nezaketi gösteren, üstelik kendisi de gayet güzel yazan bir arkadaşım facebook'ta mesaj bırakmış bana ".. senin cümlelerini özledim...". Mutlu olmadım desem yalan olur. Özlenmek kimin hoşuna gitmez ki? Hele ki iyi yazan bir kadın size "özledim" diyorsa.

Aslında yazmaya devam ediyorum. Adada kaldığım beş gün boyunca, zaman zaman Barones'in bana aldığı güzel defterime, zaman zaman hafızama, bazen gözlerimle kumlara yazdım. Yazmak durdurulabilecek bir şey değil benim için. Ama kesinlikle durdurulması gereken bir şey, nefes gibi. Nefesin kıymetini anlamak için kesinlikle önce soluksuz kalmalı...
Şu içinden geçmekte olduğum çemberde, ya da bulunduğumu hissettiğim basamakta yazının beni sadece geri düşürdüğünü hissediyorum. Beni "an" dan, beni içinde bulunduğum duygudan geri düşürüyor. Oysa yıllardır doldur boşalt yaptığım kapların, havuz problemlerinden beter olan uykularımın geri dönmesini istemiyorum.

Yazıyı, şu ana kadar "öfkemi", "yenişemediğim kaybedişlerimi", nadiren de "hayallerimi" anlatmak için kullandım. Yazı üzerinden paylaşmak beni hiç tanımadıklarıma yaklaştırırken, kendimden uzaklaştırdı... Kelimelerin, kelimelerle dans etmenin büyüsüne kapıldım. İçimde dans etmek isteyen biri var mı diye bakmadım bile... Zamanla seyircinin varlığına, tirübünlere yazmaya başladım. Zihnim yazmadan huzur bulamaz hale geldi. Fakat gördüm ki, yazmak zihnimi rahatlatmak yerine daha da gerdi, güçlendirdi; ben içimdeki canavarı besledim kelimelerle! Egom, bu bloga ilham olan ejderhayı neredeyse yok etmek üzereydi...

Şimdi, aklımın değil kalbimin rehberliğinde içimdeki sözlükler yeniden yazılırken, kendimi aynı samimiyetsizliğin ortasında yakalamaktan çekiniyorum. Bu da geçecek biliyorum. Hiç yazamayan bir kadından, yazmadan duramayan bir kadına dönüştüysem, zihniyle yazan, öfkesine yenik bir kadından, sevgiyle, kalbiyle yazabilen gerçek bir kadına da dönüşebilirim, biliyorum.Ama bu dönemde yazarsam, dönüşümü baltalarım diye korkuyorum. Sadece olmakta olanın, geçitlerde hassaslaşanın kırılganlığına göz değmesin diye usul usul paylaşıyorum gönlüme takılan yazıları... Ben hala oradayım, burada; paylaştıklarımın içindeyim:)
Hayatımda olan, hatta bir zamanlar olan ve şimdi olamayan herkese o kadar minnet dolu ki içim... Elbette tamamen geçmedi yaralarım ama epeyce niyet ettiler kabuk bağlamaya:) Gittikleri, kalbimi kırdıkları, aynam oldukları için herkese eyvallahh:)
Öfkem, kırgınlıklarım adım adım geri çekilirken, kocaman bir okyanusun ayak parmaklarımı gıdıkladığını, içimi doldurduğunu hissediyorum. Kokusu geliyor. Hissettiklerim o kadar yeni, o kadar gerçek, o kadar farklı ki sonuç olarak istesem de YAZAMIYORUM! Tek bildiğim hiç olmadığım kadar güzelim ve "MUHTEMELEN" bu daha hiçbir şey!

3 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Kesinlikle güzelsin :)

Fortunata dedi ki...

Yehu!!! Sevgiler Brajeshwari:))

guguk kuşu dedi ki...

hem de baya:)