Günaydın,
Bu sabaha dair beklentim Lodos idi ama malumunuz İstanbul genelde Kuzey'den alır rüzgarı yani Poyraz'ın ellerindeyiz. Büyükler göğsünüzü koruyarak, kendinizi bahar ( elbette ilkbahar ) rüzgarına bırakın derler. Özellikle saçlarınızı ve kollarınızı, bacaklarınızı açarak. Neden ki? Çünkü o tertemiz, yemyeşil bitkilere ve rengarenk çiçeklere dokunan havanın bambaşkadır kokusu, şifası. İyi gelir cildimize, ruhumuza, yaşamla kurduğumuz bağa.
Beni bilirsiniz çok severim rüzgarı. Sesini, nefesimi kesişini, saçlarımı karıştırmasını. Bir tür bağımlılık gibi. Nedendir, nerede başladı onu da hiç hatırlamıyorum. Belki Göktepe ile ilgilidir.
Baharda Bodrum'da olmayı özlüyorum.
Volkan Konak öldü diye üzüldüm bugün. Dayım çok severdi. Benim Karadenizli kanım her ne kadar coşkuyla akmasa da kendisini severdim. İşinde gücünde, makul görünürdü bana. Şimdi öğreniyoruz ki aslında basına yansımayan kocaman bir kalbi de varmış. Yaptığı iyilikleri okudukça iyiler için çanlar çalmaya başladı diye düşünüyorum.
Sanırım hasatın şekline karar verildi; iyiler gidiyor.
Çok önemli de değil aslında. Gidenlerden veya kalanlardan olmaktan ziyade payımıza düşen zaman ve yaşam formuyla ne halt edeceğimize odaklanmak daha hayırlı. Şahsen ben bu noktada durmaya gayret ediyorum. Yoksa kazık çakmayacağımızı anladık çok şükür.
Bu sabah kek pişirdim. Arife Teyze için. Ona gideceğim ziyarete. Dilerim uzun ve sağlıklı bir ömrü olur.. Şİmdi yavaş yavaş bana müsade. Saçımızı başımızı düzeltelim ve aile dostu ziyaretimize hazır olalım.
İstanbul mu? Gri, bugün de gri ve boykotlu.