tag:blogger.com,1999:blog-1935864676079176175.post4184934077713240031..comments2024-03-19T09:27:43.809+03:00Comments on VADİN: Gönlümün Sarayı'nda İki Fincan Türk Kahvesi.Fortunatahttp://www.blogger.com/profile/06519265365130686966noreply@blogger.comBlogger1125tag:blogger.com,1999:blog-1935864676079176175.post-76151126759496829842008-04-20T01:16:00.000+03:002008-04-20T01:16:00.000+03:00hep şenliklere gelelim sevgili rapunzel...bu gece ...hep şenliklere gelelim sevgili rapunzel...<BR/><BR/>bu gece bloguna girdiğimde, sanki çok sevdiğim ama şimdi bizden uzak güzel bir ülkede olan berna'nın yemek dükkanına girmiş gibi oldum. neden şimdi, neden böyle hissettim...bilmiyorum...orada herkes için yemekler pişerdi...ancak birkaç kişinin sığabileceği kadar ufak bir masa, ama kapıyı çalan herkesin sığabileceği kadar kocaman bir yürek vardı...kapıyı açtığımda, içime kokulardan önce orada olmanın ve onun orada olduğunu bilmenin huzurunu çekerdim. şimdi öyle hissettim. <BR/><BR/>bir sandalye çekip gölgelerin altına, sokağın seslerini fon müziği yapıp sohbetimize, o kulağa "önemsiz" gelen hayatın küçük ve çok önemli şeylerinden konuşabilirmişiz gibi hissettim saatlerce...senin bitmeyecek kahve stoğundan kahveler içebilirmişiz gibi...gülebilir, ağlayabilir, ama yaşadığımız için ve daha birçok şey için hep şükran duyabilirmişiz gibi...gözlerimizden yaşlar akarken bile...yanyana uzanıp meditasyon yaparkenki kadar kendimizken bile, içimizden akanların havada birbirine karışmasını keyifle izleyerek...<BR/><BR/>her gün bir başka fotoğraf, her gün bir başka müzik, her gün bir başka ufak alıntı...ve masallar...ve gül kurusu renginde hikayeler, mektuplar...bloğuna girmek sanki kapını çalıp, bugün ne pişirmişsin kokusunu duymak gibi...ama aslolanın, kapıyı çalmaya asıl sebebin, gülümsemek gibi birşey olduğunu bilerek...asıl peşinden sürüklendiğin şeyin, ne kadar ustalarını seçersen seç kelimelerin elinden hep kaçan, ancak bakışlarla veya gülümseyen sessizliklerle anlatılabilen o "mana" olduğunu bilerek...ve o mananın peşinde, sözcüklerin içinde kaybolmak...satırdan satıra atlarken, gölgesini yakalamak..sonra tekrar gözden yitirip, bir köşede karşılaşmak yeniden...bunu, birbirimizin yazdıklarında kendimizi arayarak yapamazdık ki zaten...:) <BR/><BR/>namaste :pkelebeklerözgürdürhttps://www.blogger.com/profile/10607633762715838227noreply@blogger.com